31 Ekim 2009 Cumartesi
Dua
Bunun üzerine manav çok isteksiz bir şekilde kadına döner ve "bir alışveriş listen var mıydı?" diye sorar. Kadın "evet efendim" der,"tamam" der manav. "Şimdi onu terazinin şu kefesine koy, onun ağırlığınca diğer kefeye istediklerinden koyacağım."
Kadın bir an duraklar, sonra başını önüne eğer ve çantasını açarak üzerine bir şeyler karalanmış bir kağıt parçasını çıkartır ve manavın kendisine gösterdiği kefeye özenle bırakırken başı hala öne eğiktir.
Manavın ve diğer müşterinin gözleri terazinin kefesine dikilirken hayretle büyümüştür. Manav müşteriye dönerek, kısık bir sesle "inanamıyorum" der. İnanılacak gibi değildir.
Müşteri manava gülerken manav çoktan diğer kefeye eline geçeni doldurmaya başlamıştır ama nafile, diğer kefeyi yerinden bile kıpırdatamamıştır.
Terazinin kefesi artık üzerindekileri alamayacak kadar doldurduğunda çaresiz hepsini bir torbaya doldurarak kadına verir. Şaşkınlıkla üzerinde bir şeyler çiziktirilmiş kağıdı eline alır ve okur.Bir de bakar ki orda bir alışveriş listesi yoktur. Sadece bir dua yazılıdır.
ALLAH'IM "Neye ihtiyacım olduğunu ancak sen bilirsin. Kendimi senin ellerine teslim ediyorum."
Manav taş gibi bir sessizliğe bürünmüştür.Kadın kendisine teşekkür ederek dükkandan ayrılır. Müşteri manavın eline bir miktar para tutuştururken "her kuruşuna değdi" der.Daha sonra manav terazisinin kefelerinin kırılmış olduğunu görür.
Dua bizim için hiçbir bedeli, masrafı ve karşılığı olmayan,güzel bir hediyedir.
Hayatınızda Bu Üçü Varsa Hayat Güzeldir
İçlerinden birinde şemsiye vardı.
Bu inançtır.
Babalar bebeklerini havaya hoplatır, çocuklar gülmekten bayılır. Yere düşeceklerini akıllarına bile getirmezler.
Çünkü babaları onu tutacaktır.
Bu güvendir.
Yatağımıza girerken yarın uyanıp yaşamaya devam edeceğimize dair garantimiz yoktur. Ama yine de ertesi güne dair planlar yaparız.
Bu ümittir.
Mutfak İçin 4
Mutfak İçin 3
30 Ekim 2009 Cuma
Her Şey Sana Çıkar
Bende tutuşturduğun yürek yangını,
söndürmeyen yağmurlara özenir
kelimelerle sürdürdüğüm mücadelem
sonuçsuz kalır belki
ama karşılıksız cümlelere çıkar yokuşlarım
sana çıkar yolun sonunda
tüm kelimeler
tüm cümleler
Sen sen ah sen
Doymaz bir sevgiyle yıkanırsın
kelimeler sana yetmez
cümleler tırmanamaz yokuşlarına
ancak bakışlarım var sana sunacak
tükenmez umutlar dayanağım
her şey sana çıkar sonunda
tüm bakışlar
tüm umutlar
Sen sen ah sen
duyduğum ufak bir gülüşüne
yaslanırım günlerce
acılar,sevgilere döner
sevsen de sevmesen de beni
ihtimaller yeter bana
her seçim sana çıkar sonunda
tüm acılar sevgiler
tüm ihtimaller...
Mahmut Kuru
Sevgiliye Yakarış
Vadileri yararcasına yokuşları tırmanmakta
Anlamsız bakışlar çökmüş gözlerime
Anlamlandıracak gözler aramakta
Seni aramakta sis bulvarında
Ruhum asılı odamın duvarında
Çok zamandır kendinde değil yüreğim
Sürgünüm uzun sürdü sıkıldım artık
Sensizlik ülkesi sığmıyor şarkılara
Masamda kağıdım ve kalemim
Seni anlatmaktan yoruldu
Sigaramın dumanı bile dinlemiyor beni
Sürgünüm yeter çağır beni kendine
Anlatmak değil yaşamak istiyorum seni
Yakından solumak nefesini
Beraber ıslanmak güz yağmurlarında
Sahipsiz sokakları sahiplenmek elele
Şiirlerimi göğe değil gözlerine okumak
Gel yine yaramaz bir ırmak ol
Eskisi gibi özgürce dolaş vadilerimde
Tırman yokuşlarıma çekinme
Kaldır at üstümdeki kahır yükünü
Gel nolursun ya da çağır beni kendine
Ayrılıkların aşkımızı boğmasına izin verme
Gel yüreğim çöle dönmeden
Bu kez şarkılar uzak olmasın sevdalara
Uzak olmasın sevdamıza...
Mahmut Kuru
29 Ekim 2009 Perşembe
Tilkinin Orucu
Açtır ama şüphelenir kontrol etmeye başlar ve görür ki bu bir tuzak.
Geyik budu bir iple bombaya bağlıdır.
Epeyce uzağa gider ve başını kollarının üzerine koyarak yatar, biraz sonra kurt gelir, budu görür ve yatan tilkiyi de tabi.
Tilkiye sorar : "Ne yapıyorsun dostum ?"
Tilki cevap verir "hiç yatıyorum."
"Burada bir but var."
"Evet var."
"Neden yemedin?"
Tilki sakince cevap verir ;
"Bugün orucum."
Kurt kendinden emin ;
"Ben yiyeyim o zaman."
Tilki "Buyur afiyet olsun" der.
Kurt buda uzanır uzanmaz bir patlama ortalık toz duman kurt yaralı, hareketsiz 10 metre uzakta perişan halde yatarken tilki sakince budu yemeye başlar.
Bunu gören kurt ;
"Şerefsiz tilki hani oruçtun."
Tilki pişkin pişkin ;
"Biraz önce top patladı duymadin mı ?
28 Ekim 2009 Çarşamba
27 Ekim 2009 Salı
Gitmeliyim
Ben senin sevdakeşin.
Ya sen varsın, yada sen!
Temmuz geldi, gitmeliyim.
Sen şiir olmuşsan, şiir sensizliktir artık
Çünkü yokluğuna kurşun işlemez
Nicedir gözlerim dalıp gider
Ekin tarlasında rüzgar nicedir sarı değil
Sessiz hüzünlerle yazılmış alnıma
Bir güneşin doğuşunu bekleyerek
Ve bir sevdanın dilinden türküler söyleyerek gitmeliyim
Temmuz geldi...
Babamın ismini verdim oğluma
Koçum benim..
Asi kartallar gibi rüzgarlı doruklarda
Ve kaçıp sana sığındığım geceler
Bütün gözlerim hatırımda
Kalbimde uçuşur en deli kuşlar
Yüreğim denizlenir bir şiirin koylarında
Akar boz bulanık seller içimde
Gözlerin gözlerimde direnir
Ellerin tutuşur elini tutsam
Sen çöl çiçeğisin umutlarımın
Ruhsatlı sevdamsın.
Seni sevmek yaşamaksa ben hiç ölmedim.
Temmuz geldi, gitmeliyim........
Masumduk çocuklar kadar
Acılarla olgunlaştık
Hayattan öğrendik ne biliyorsak
Bu yüzden öfkeliyim yaşanmamış günlere
Çünkü, bir hayat yetmedi seni sevmeye.
Yüzü cama dayalı bir çocuğun
Baba hasretiyle kaç gece bekledim seni.
Kırık bir cam parçasıyken gençliğim
Her gün biraz daha suskunken
Daha bir yorgunken her günden
Üzüm ekşisi bir yeşile cinasken gözlerin
Temmuz geldi, gitmeliyim...
Şarkılar söylerdin, bilinmez makamlardan
Şiirler dökülürdü yüreğinden
Gözyaşlarım mezesiydi hüzünlerinin.
Ya sana doymadan çekip gidersem
Artık, ipe dizip türküleri, tesbih yaparsın sapına
Son kuşlarda gidince, bir gökyüzü az gelir
Gizli bir yas gibi büyür sessizliğim
Ağaçta bir kuş yuvası olurum.
Yabancı gözlerle aynalardayım şimdi
Bir sen kaldın zulasında hayatın birde ben
Birde ayaklanmış öfkem...
Hem dünüm yeniktir sana, hem yarınım
Soframda bir kırmızı gül
Hastayken baş ucumda çorba, ütülü gömleğim
Ekmeğim, aşım, kadınım, can yoldaşım
Kundağım, mezarım, karım
Ve de sevmek kadarımsın
Derdimin tek anlayanı, yüreğimin güleç yanısın
Gün ışığım, gökkuşağım, deli kanımsın
Yürekliysen sende beni sev bu gece
Kunduramı bağlamayı öğrendiğim gün
Kendimi sevdiğim kadar..
Yaşamaksa seni sevmek
Ben hiç ölmedim.
Fatih Kısaparmak
26 Ekim 2009 Pazartesi
25 Ekim 2009 Pazar
Ateş, Altın ve Kadın
Yunanlı matematikçi Pythagoras; kadın, erkek ve altın arasındaki ilişkiyi şöyle özetlemiş;
Altın ateşle, kadın altınla, erkek de kadınla erir.
Bak Şu Çocuğa
Gece yarısı bir kadın doktoru arar;
" Çabuk yetişin doktor, oğlum bir prezervatif yuttu! "
Doktor hemen giyinip çantasını hazırlar. Evden çıkarken telefon yine çalar. Arayan aynı kadın;
" Gelmenize gerek yok doktor. Kocam başka bir tane buldu!.. "
Ne Zannetmiş
Bir önceki geceyi meyhanede beraber geçiren iki arkadaş konuşuyorlardı:
" Dün gece sizin eve hırsız girmiş ha? "
" Evet, ama hırsızı hastaneye kaldırmışlar. "
" Deme yahu neden? "
" Karım, hırsızı ben sanmış. "
24 Ekim 2009 Cumartesi
Fame
Film, dansçılar, şarkıcılar, oyuncular ve ressamlardan oluşan bir grup yetenekli gencin New York Gösteri Sanatları Şehir Lisesi'nde geçirdiği 4 seneyi anlatıyor. Adeta farklı ve yaratıcı bir güç santrali olan bu okul toplumun her kesiminden öğrencilere hayallerini gerçekleştirme, gerçek ve uzun süreli bir şöhret yakalama şansı sunar. Sadece yetenek, kendini adama ve sıkı çalışma ile elde edilebilecek türden bir şans.
Basın Bülteni
Fotoğraflar
Web Sitesi
Fragman
IMDb
Melekler ve Kumarbazlar
19 Ağustos 1999 tarihinde olan depremden sonra Adapazarı’nda dört yakın arkadaşın yaşadığı travmaları, geleceğe dair umutlarını, arayışlarını ve tutkularını anlattığı gerçek bir yaşam hikâyesi olan “Melekler ve Kumarbazlar”ı yönetmen “sert bir taşra filmi” olarak tanımlıyor.
Basın Bülteni
Fotoğraflar
Web Sitesi
Fragman
23 Ekim 2009 Cuma
22 Ekim 2009 Perşembe
Sen Ateş Ol Ben Yanayım
Bir yaprak gibi dalına sarılayım;
Uğruna yanılayım, uğruna yorulayım.
Ahını ahıma kat sevdan olayım.
Sesime bir ilmek at sesine tutunayım...
Sen ateş ol ben yanayım,
Sen yaz ol ben ayaz kalayım;
Uzasın gölgeleri şu ışıkların,
Sen tutukla ben hükümlü kalayım.
Hükümlü kalayım.
Yılmaz Odabaşı
Bitme
Denize girdim, üşüdüm, sana geldim.
Düş bitmeden sen bitme.
Bitmeden sevgi gitme…
Bitme! Bak, koştum, savruldum, hep örselendim.
Cıgara ziftlendim, ille de seni sevdim.
Uzaklarda öyle çok kederlendim.
Günler bitmeden bitme.
Bitmeden hasret gitme…
Bu yangın geceler, bu intihar.
Gidersen paramparça yüreğimde ağıtlar!
Bu dolunay gecenin göğsünü yarar.
Benim göğsümde de sana geniş bir yer var.
Düş bitmeden sen bitme.
Bitmeden sevgi gitme...
Yılmaz Odabaşı
21 Ekim 2009 Çarşamba
20 Ekim 2009 Salı
Ben Yağmurum
Çarpar bulutlar kahrederek,
Ve bir ateş yanar...
Bulutlar yanar,
Yürek yanar.
Sonra tek tek düşer damlalar,
Toprak kokar,
Yağmur kokar.
Bir ateş yanar rüzgârında,
Bin ateş söner.
Ben yağmurum gününe ve gecene yağan.
Kararırsa bulutların ansızın,
Ve şimşekler çakarsa özünde,
Bak gözündeyim.
Sonra sel olurum göğsüne...
Aydınlanırsa yüreğin,
Güneşler açarsa yüzünde,
Neşeyim şimdi özünde.
Yürürken bahtının yollarında
Yalnız ve dalgın,
Ve görürsen açmış
Bir dal çiğdem
Üzerinde çiğ damlası.
O, benim.
Yürüyorsan sokaklarda
Düşünüyorsan nisan yağmurlarını
Havayı kokla
O, benim.
Ararsa ellerin ellerimi gözlerinde yağmurlar,
Üzülme.
Yum gözlerini usuldan.
Bak yüreğindeyim.
Estirme hüzün rüzgârlarını
Kov sahilinden deli dalgaları
Sakin serin pınarlarda çağlar damlalarım.
Dağlardan esen meltemlerde,
Akan çeşmende benim.
Yıka yüreğini temiz sularımda,
Gönlünde melankoli kalmasın
Şifalıdır damlalarım,
Ben yağmurum,
Yağmur;
Benim...
Çiğdem Altınöz
Yüreğinde Yer Var mı ?
Hisset!
Hisset, Parmaklarına değen kağıdın içinde
Dolaşan damarlarımı...
Hisset damarlarımın, kanımın
Seni aramak için
Deliler gibi dolaşmasını...
Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Dinle; duyuyor musun yüreğimin ritmini?
Gönlümde esen rüzgârları dinle...
Nefesimi tutmasam
Gözlerindeki derin ovalarda titreyen
Bütün yeşillikler kül olur,
Sazlar büyür simsiyah,
Kuruyan gözpınarlarında...
Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Yazık! Mekanlar durduruyorsa seni.
Ve yazık, kendini bağladıysan maddelere...
İpsiz bir uçurtmayım ben...
Ve kuyruksuz
Saçlarının çizgilerinde süzülen...
Rüzgârım sensin.
Susma ve sakın gözlerini kapatma, düşerim!
Yüreğinde yer var mı?
Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Ve bir kaynak suyundan oluşan derenin
Üzerine düşen yaprak gibi;
Düşürüyor musun gülüşlerini
Ve öpüşlerini sesimin üstüne?
Akıyor musun benimle beraber,
Akıyor musun yıldızlara doğru?
Yıldızlar... Yıldızlar neden böylesine vefasız?
Neden her üşüyüşümde
Lapa lapa yağıyorlar avuçlarıma,
Neden eriyip kayboluyorlar?
Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Bilmiyorum.
Bilmek istemiyorum...
Ama parmaklarının ucunda şu an ne olur hisset beni...
Hisset!
Hisset, damarlarımdaki kanımın,
Seni aramak için deliler gibi dolaşmasını...
Söylemiştim değil mi?
İpsiz bir uçurtmayım ben..
Ve kuyruksuz...
Saçlarının çizgilerinde süzülen...
Rüzgarım sensin.
Susma ve sakın gözlerini kapatma, düşerim.
Yüreğinde yer var mı?
Muammer Erkul
19 Ekim 2009 Pazartesi
18 Ekim 2009 Pazar
Hayırsever
Ne zaman canım sevişmek isterse, karım " hayır" der.
Temel ve Boş Şişeler
Acaba niçin?
"Hiçbir şey içmek istemeyen misafirler için!.."
Kocanız ve Köpeğiniz
" Tabii ki köpeğimi! "
" Niye? "
" Köpeğim ne zaman beni görse heyecanlanır."
90 Yaşında Çocuk
"Doktor bey, 70 yaşında bir adam genç bir kızla evlendiğinde, çocuk sahibi olur mu?"
"Olur ama pek nadirdir."
"Peki ya 90 yaşında? "
"O zaman çocuk sahibi olma olasılığı daha yüksektir."
En Kötüsü
"Adam belki de trafik kazası geçirmiştir!.."
17 Ekim 2009 Cumartesi
Coco Chanel & Igor Stravinsky: Büyük Aşk
Kariyerinin henüz başında olan Coco Chanel bir akşam Igor Stravinsky adlı Rus bestecinin hazırladığı operanın ilk gösterimine gider ve Stravinsky’den çok etkilenir. Ancak ünlü besteci evlidir ve çocukları vardır. Coco, Fransa’da mülteci olarak yaşayan Stravinsky’ye ve ailesine evini açar, fırtınalı bir aşk yaşanmaya başlar.
Basın Bülteni
Fotoğraflar
IMDb
16 Ekim 2009 Cuma
Sevdim Seni
Umutsuzluklarımda...
Umutlarım oldun,
Anlarım oldun,
Sınırsızca yaşadığım...
Yalnızlıklarımda sevdim seni,
Tükenmişliklerimde...
Yeniden doğdum seninle,
Yeni bir günde...
Acı çekişlerimde sevdim seni,
Boğulmalarımda...
Sen çıkardın beni,
En derinlerinden sevgisizliklerin...
Tüm uzaklıklarımda sevdim seni,
Dokunamayışlarımda...
Bir gün yürek yüreğe olmayı dileyerek...
Sevdim seni,
Sınırsız ve sonsuz sevgimle...
Senin de beni sevmeni umut ederek...
Sevgi Ulusoy
Seni Sevmek
Bir tutam nergiz kokusuydu,
Saçlarından dağılan,
Dudaklarınla dudaklarımın arasında
Sıkışıp kalan.
Seviyor... sevmiyor diye
Koparmaya kıyamadığım,
Baharın ilk uyanışındaki
Papatya yaprağıydı!
Ya da,
Uç uç böceğinin kendi dünyasında,
Aklı sıra kocaman açtığı,
Küçücük kanatlarıydı.
Seni sevmek...
Güneşin engin denizlerde,
Çırılçıplak kalmış haliydi,
Baktığında yakan,
Uzaklaşıldığında üşütüp titreten.
Şımarık dalgaların,
Sahillere tokat gibi inen vuruşları,
Ve her vuruşunun ardından
Ağlattığı kum taneleriydi!
Kimi zamanda
Arsız bir rüzgarın sürüklediği,
Toprağa tutunmaya çalışan,
Çaresiz çiçek tohumlarıydı.
Seni sevmek...
Uçsuz bucaksız gökyüzünü
Minicik yüreğe döşemek!
Yağmur damlalarını,
Kar tanelerini avuç avuç bölüşmek.
Bozkırlarda gelincik,
Dağbaşlarında kardelen olmak,
Öylesine kızıl ve narin,
Öylesine beyaz ve mağrur!
Kelebeklerin uçuşu kadar hafif,
Sel taşkını kadar coşkulu;
Tarifi kelimelerle anlatılmayacak kadar
Tuhaf bir duygu.
Seni sevmek...
Temmuz akşamlarının
Güzelliğidir çoğu kere,
Yıldızları ve ışıltılarını
Gözlerinde seyretmektir.
Bazen de ay ışığının
Suya yansıyan gümüş rengiydi,
Aktıkça baştan aşağıya;
Gizli gizli rakseden!
Ya da sabaha yakın vakitlerde,
Çöken ürpertiydi.
Seni sevmek var ya!
O kadar güzel ki
Anlatamam inan...
Bilal Coşkun
Ben Sana Vurgunum
Çünkü,
Tutkundum sana,
Gecelerce,
Uykusuzdum.
Çekildi yay sessizce,
Fırladı ok sebepsizce,
Sen gizemli bir dokunuş,
Ben suskunluktum.
Çekildi yay,
Fırladı ok,
Vuruldum.
Hangi aşk değil bu,
Hangi sevda,
Yüreğine taşınıyordum.
Karşımda çocukluğum,
Veda ediyordum,
Çünkü,
Tutkundum sana.
Gecelerce uykusuzdum.
Çekildi yay sessizce,
Fırladı ok sebepsizce,
Sen gizemli bir dokunuş,
Ben suskunluktum.
Açtın yüreğinin kapılarını bana,
Mevsimi terkederken düşlerim,
Sana göç eden bir kuştum.
Ne saraylar istedim,
Ne ummanlar aradım,
Böyle bir mutluluktum.
Seni tanıdı gönlüm,
Seni yaşadı her günüm,
Çekilsede yay,
Fırlasada ok,
Ben sana vurgundum....
Birkan Askan
15 Ekim 2009 Perşembe
14 Ekim 2009 Çarşamba
Hatırına Düşeceğim
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında
Uzun uzun ağlayacaksın.
Ağlayacak! Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline
Ay da göz kırpacak
İliklerine işleyecek bensizlik.
Kahrolacaksın...!
Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgâr kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir şiirimi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın..!
Gönlünden atamadığın gibi
Kafandan da silemeyeceksin beni
Düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın..!
Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kalemin de işlemeyecek
Unutmak isteyeceksin her şeyi
Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
Kıvranacaksın!
Necip Fazıl Kısakürek
Alışkanlık
Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz...
Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin...
Yanımda olduğun zamanlar; sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor, alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun...
Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan...
Alışkanlıklar daima korkutur beni...
Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim...
Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır...
Fakat şimdi sana alışıyorum...
Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor.
Yalnız içimde garip bir korku var.
Sana alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan korkuyorum...
Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini daha değerlisini verememekten korkuyorum...
Bir gün ansızın ölmekten ve seni, bana olan alışkanlığınla yapayalnız bırakmaktan korkuyorum...
Oysaki her zaman ve günün her saatinde yanında olmalıyım senin...
Bana alışmış olmaktan pişmanlık duyacağın bir dakikan bile olmamalı...
Bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp emsalsiz bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni...
Uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz.
Her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim...
"Bana alış" demeyeceğim... Nasıl olsa alışacaksın bir gün...
Şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan gözlerin, o zaman en güzeli görecek bende!
Alışkanlığınla, sevginle yepyeni bir "ben" yaratacaksın benden!
İlk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan.
Sevgimle mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum...
Ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi.
Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım.
Bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum.
Oysaki şimdi bir zamanlar hiç sevmemiş olduğumu kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum.
Asıl büyük sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor...
Sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım.
Sevginle bir aynayım şimdi. Bana bakanlar baştanbaşa seni görecekler içimde...
Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun?
Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz.
İki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan.
Her yerde iki olduğumuz için bir bütün haline geliyoruz durmadan...
Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni...
Durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden...
Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor...
Kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri...
Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum...
Boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık...
Seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz....
Gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu hissediyorum...
Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun.
Bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz , bir gün bulutların üstünde...
Uzun süren bir baygınlık sonrasının o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim...
Bütün merdivenler birbirine eklendiği zaman seninle vardığım yüksekliğe erişemez...
Açılmış bütün kuyuların derinliği içimde seni bulduğum yer kadar derin değil...
Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi.
Emsalsiz bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz.
Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde.
Özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu.
Alev almayan bir yerimiz kalmadı.
Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar uzanıyor.
Hiç bir su, bu ateşi söndüremez artık.
Nehirle, denizler boşalsa üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum.
Bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek.
Önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız...
Bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde bizden güçlüsü olmayacak!
En mutlu olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle...
Bu bir sonun değil bir varoluşun başlangıcıdır.
Geçmişteki tüm alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez artık...
Ümit Yaşar Oğuzcan
Aşkım Yadigar Kalacak Sana
Kimi işaret ettiyse ona yöneldim.
Şimdi sen diyor da başka bir şey demiyor.
Ansızın bastıran bir yağmura hazırlıksız yakalanır ya insan, işte öyle ıslattı beni aşkın.
Seni bekledim ben.
Yüreğimdeki heyecanı, gözlerimdeki yeşili, dudaklarımdaki ateşi, ellerimdeki titremeyi,küçük dokunuşları sana sakladım.
Ne sen beni bilirdin ne ben seni ama bir yerlerdeydin ve mutlaka gelecektin.
Ve bir gün çıktın karşıma.
İşte o gün sevdaya dair ne kadar tortu varsa içimde eridi gitti.
Çocuk oldum yeniden.
Hani bıraksan yemyeşil bir kırda bağıra çağıra şarkı söyleyip koşarım.
Seni bulmanın çoskusunu hiç bitmeyecek bir enerjiyle yaşarım.
Seninle yep yeni bir hayatın başladığını biliyorum.
O hayatın içinde vazgeçilmez kıldığım tek şey sensin.
Bilirim, bu şarkı korkutur bazen insanı.
Neler oluyor diye sormadan bir duygu selinin içinde bulursun kendini.
Ama zaten aşk öyle bir şey değil midir?
Sorarsan planlarsan onun adına aşk denir mi?
Bırak kendini, bırak ki aşkın büyüsü sarsın seni.
Kendini o eşsiz duyguların ferahlığına bırak.
Tut elimi birlikte çıkalım bu yolculuğa.
Yarınsız zamanların iki yolcusu olalım.
Kaygısızca yaşayalım aşkı, eriyelim birbirimizde.
Yüreklerimiz birbirimiz için atsın, soluklarımız birbirine karışsın
Tutkunun alevleri dalga dalga sararken bedenlerimizi.
Gidersen...
Gözümdeki son parıltıyı da alır götürürsün.
Bir zemherenin ortasında titrerken bırakırsın beni.
Ama merak etme ayakta kalırım ben.
Tıpkı fırtınaların boynunu eğip yıkamadığı kavak ağaçları gibi.
Senden bana yadigâr kalan her anıyı bir kez daha bir kez daha yaşarım.
Aşkım da benden yadigar kalır sana...
Yazarı Bilinmiyor
13 Ekim 2009 Salı
12 Ekim 2009 Pazartesi
11 Ekim 2009 Pazar
Kadına Ne Verirseniz
O’na sperm verirseniz, size bir çocuk verir.
O’na bir ev verirsiniz, size bir yuva verir.
O’na sebze verirsiniz, size yemek verir.
O’na bir gülücük verirsiniz, size kalbini verir.
O’na bir şarkı söyleyin, size konser verir.
Kendisine verileni çarpıp çoğaltarak geri verir...
Bu yüzden ona çamur atarsanız, karşılığında bir bataklıkta boğulmaya hazır olun..
Çekilmez ve Huysuz
Bernard Shaw’a sorarlar;
Dünyanın en çekilmez ve huysuz kadını kimdir?
"Yeryüzünde tek çekilmez ve huysuz kadın vardır. Her evli erkek de onun kendi karısı olduğunu sanır."
Hayat Neye Benzer
Matematik öğretmenine “Hayat neye benzer?” diye sormuşlar.
O da yanıtlamış; “Matematikteki dört işleme benzer;
1. Aşk: Çarpma
2. Evlenme: Toplama
3. Ölüm: Çıkarma
4. Miras: Bölme
işlemi gibidir.”
Fuzuli
Edebiyat dersinde, divan edebiyatı şairleri anlatılıyordu.
Öğretmen; “Bu dersimizin konusu Fuzuli...”
Bir öğrenci arkadaşının kulağına fısıldar: “Hangisi gerekli ki!..”
Ölümden Sonra Yaşam
Patron genç çalışanlarından birine sordu;
"Ölümden sonraki yaşama inanır mısın?"
"Tabi neden sordunuz?"
"Hiiç, hani dün cenaze törenine katılmak için izin aldığın annen vardı ya? Sen gittikten sonra geldi, seni görmek istiyormuş!.."
Trakyalı Camcı
Kadın megafondan seslendi;
“Kim o?”
“Camci be ya...”
Kadın kapıyı açtı ve camın takılacağı yeri gösterdi, beş dakika sonra yine zil çaldı.
“Kim o?”
“Camci be ya...”
Kadın;
“Yanlışlık var, az önce bir camcı gelmişti?...”
“Düştük be ya...”
10 Ekim 2009 Cumartesi
9 Ekim 2009 Cuma
8 Ekim 2009 Perşembe
Uzak İhtimal
Müezzinlik yapan Musa, İstanbul Galata’da bir camiye atanır ve caminin lojman olarak kullandığı daireye yerleşir. Yanıbaşındaki dairede Rahibe Anna ve onun bakımıyla ilgilenen Clara yaşamaktadır. Kiliseyle evi arasında daracık bir hayata sıkışmış Clara’yla İstanbul’da yeni bir hayata başlayan Musa’nın karşılaşması ilginç ve sıcak bir duygunun ortaya çıkmasına neden olur.
Basın Bülteni
Fotoğraflar
Web Sitesi
Fragman
IMDb
Aşkın (500) Günü
Aşkın gerçek olduğuna inanmayan Summer ve ona aşık olan Tom’un hikâyesi. Tom, Summer’a ilk gördüğü anda aşık olmuştur. Ölene kadar onunla olması gerektiğine emindir, fakat Summer aşka da, ilişkiye de inanmamaktadır. Buna rağmen, adına arkadaşlık denemeyecek, komik ve eğlenceli olduğu kadar tutku ve ihtiras dolu bir ilişkinin içine girerler.
Basın Bülteni
Fotoğraflar
Web Sitesi
Fragman
IMDb
Zaman Yolcusunun Karısı
Kaderlerinde birlikte olmalarının yazıldığına inanan Clare, Henry’i büyük bir aşkla sevmiştir. Ne zaman ayrılıvereceklerini ise bilmez, çünkü Henry bir zaman yolcusudur: Genetik bir nedenle zaman içinde ileriye ve geriye doğru, kendi kontrolü dışında gidip gelmektedir. Clare, bu yolculukların onları ne zaman ayıracağını bilmese de, tek aşkı olan Henry ile bir hayat kurabilmek için uğraşmaktan vazgeçmez.
Basın Bülteni
Fotoğraflar
Web Sitesi
Fragman
IMDb