30 Haziran 2011 Perşembe
Yağmur Güzeli
Rüzgarlar esmiyor mu serince
Bir sigara yakıyorum efkarlanarak
Çıkıp karşıma sen geliyorsun
Saçların ıslanmış oluyor
"Gel" diyorum duymuyorsun beni bir türlü
Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor
Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden
Ellerim boşlukta kalıyor.
Bir gün çıkıp gideceksin
Sonra arkandan yine ince bir yağmur yağacak
Cadde cadde,sokak sokak
Sayıklar gibi dolaşıp seni arayacağım
Beni bir köşe başında ağlıyor bulacaklar.
Saklamak zor olacak,çaresiz kalacağım
Seni sevdiğimi anlayacaklar.
Üstüme yağmurlar yağacak
İnce bir dal gibi birden kopup kırılacağım
Kaldırım taşlarında sıcaklığım kalacak
Kahrolacağım.
Bu şiiri yağmur yağarken yazdım
Ezanlar okunuyordu minarelerden
Seni düşünmeseydim yağmurlu havalarda
Sokaklara çıkmayı göze almazdım.
Melul mahzun dolaşmazdım akşam karanlığında,
Duraklarda yapayalnız kalmazdım.
Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince
Rüzgarlar esmiyor mu serince
Bir sigara yakıyorum efkarlanarak
Çıkıp karşıma sen geliyorsun
Saçların ıslanmış oluyor
"Gel" diyorum duymuyorsun beni bir türlü
Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor
Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden
Ellerim boşlukta kalıyor.
Yavuz Bülent Bakiler
Sen Sen Sen
Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter.
Hiç kimse aramasa sormasa beni
Sen gelsen yeter..
Huzur ellerinin güzelliğidir.
Gözlerin karşımda mutluluk denizi.
Her sabah soframızda ekmeğimizi
Sen bölsen yeter..
Yüreğim seninle yaylalar kadar serin
Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam
Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam
Sen dolsan yeter..
Bende çaresizlik sonsuz kördüğüm.
Bende sabır sende naz..
Gündüzünden vazgeçtim düşümde biraz
Bir yüz görümlüğü sen olsan yeter..
Duymasa da hiç kimse şâir gönlümün,
Sende karar kıldığını...
Ve içimin şerha şerha yarıldığını,
Sen bilsen yeter..
Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi..
Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek..
Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek,
Eğilsen yeter.....
Yavuz Bülent Bakiler
Bir Gün Baksam Ki Gelmişsin
Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yar.
Gözlerinde bir bitmez,bir tükenmez güzellik
Saçlarında ilkbahar..
Bir gün baksam ki gelmişsin..
Gülüşünde taze serin bir rüzgar
Ellerin yine eskisi kadar güzel
Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar..
Bir gün baksam ki gelmişsin..
Hasretin içimde sonsuzluk kadar.
Şaşırmış kalmışım birdenbire çaresiz.
Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar.
Bir gün baksam ki gelmişsin..
Ne yüzünde bir gölge,ne dilinde sitem var.
Tozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm
Benim olmuş dünyalar.
Yavuz Bülent Bakiler
29 Haziran 2011 Çarşamba
28 Haziran 2011 Salı
27 Haziran 2011 Pazartesi
Bilge Der ki...
İnsan dediğin, "Noksan da olur."
Bir ben varım deme, "Yoksan da olur."
Hatasız dost arayan, "Dosttan da olur."
Uzadıkça Kısalan
Abdülhak Hamit bir toplantıda, çevresindekilere sormuş; "Bana öyle bir şey bulunuz ki, uzadıkça kısalmış olsun."
Sorunun yanıtını kimse verememiş. Sonunda yanıtı yine Abdülhak Hamit vermiş;
"Uzadıkça kısalan şey ömürdür."
Şoför Alkollü Olunca
Bizimki de şaşkın ve üzgün bir ifade ile cevap vermiş: "Memur bey, ben de şaşkınım. Siz bizi alkol kontrolü kuyruğuna sokunca, benim şoför aracı bırakıp kaçtı. Demek alkollüymüş."
Trafik polisi şaşırmış; "Siz geçin direksiyona. Aracınız yolu tıkıyor" demiş. Bizimki, "Olmaz, ben alkollüyüm. Araç kullanamam" diye direnince, polis "Ziyanı yok. Bu defalık görmezden geliriz" diye zorlamış.
Zorla direksiyon başına geçirmişler. Trafiği açtığı için teşekkür de etmişler..
26 Haziran 2011 Pazar
25 Haziran 2011 Cumartesi
Kadının Fendi
Nigel Cole’un yönettiği ve Sally Hawkins, Rosamund Pike, Miranda Richardson ile Geraldine James’in oynadığı Kadının Fendi (Made in Dagenham - We Want Sex), 24 Haziran 2011’de M3 Film dağıtımıyla Kalinos Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Bir Ford fabrikasında çalışan kadınların eşitlik için başlattığı direniş, kısa sürede tüm ülkeye yayılan bir ayaklanmaya dönüşüyor. Hayatları mutfakla fabrika arasında geçen bu sıradan kadınlar, cinsel ayrımcılığa karşı, erkeklerle eşit haklar elde etmek üzere giriştikleri mücadelede patronlarına, kocalarına ve hatta devlete karşı durmak zorunda kalıyorlar.
Çömez - Acemi Şansı
Jeffrey Fine’ın yönettiği ve Kyle Gallner, Laura Allen, Britt Robertson ile Matt Walsh’ın oynadığı Çömez - Acemi Şansı (Cherry), 24 Haziran 2011'de Chantier Films dağıtımıyla Chantier Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Aaron, mühendislik programında okuyan zeki ama sakin bir öğrencidir. Burada karşılaştığı, 34 yaşında yeniden okula dönen hayat dolu Linda, Aaron’u hayallere sürükleyen ilk kadındır. Linda onu evine yemeğe davet ettiğinde Aaron artık çok şanslı olduğunu düşünür. Eve gittiğinde Linda’nın 14 yaşındaki asi kızı Beth ile karşılaşır. O andan sonra Aaron için hayat yeniden şekillenir.
24 Haziran 2011 Cuma
23 Haziran 2011 Perşembe
22 Haziran 2011 Çarşamba
21 Haziran 2011 Salı
20 Haziran 2011 Pazartesi
Babanız Yaşıyorsa Hâlâ Çocuksunuz
Yalnız başına kalıyorsunuz o zaman artık.
Ne zaman ki babanızı kaybediyorsunuz,
İşte o zaman gerçekten büyüyorsunuz.
Çünkü çınarın gölgesi yok artık üzerinizde.
Sizi fark etmediğiniz halde koruyormuş meğer o gölge.
Siz de aile kuruyorsunuz, baba oluyorsunuz,
Sizin de gölge yaptığınız ve koruduğunuz birileri oluyor
Ama o gölgeyi çok arıyorsunuz.
Savaşın ortasında komutansız kalmaktır, babasız kalmak.
Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa hâlâ çocuksunuzdur...
Babasız kalırsanız...
İşte o zaman gerçeği görürsünüz..
Şans
" Nerdesin enişte? "
" Dışarıdayım hayırdır? "
" Çabuk eve gel! "
" N’oldu? Çok mu acil? "
" Hemen gel annem... "
" Yoksa hasta mı? "
" Yok sizlere ömür! "
Telefonu kapattıktan sonra adam koltuğa yaslanıp demiş ki;
"Ey güzel Allah’ım, verdikçe veriyor, verdikçe veriyor..."
19 Haziran 2011 Pazar
18 Haziran 2011 Cumartesi
17 Haziran 2011 Cuma
Mutluyum, Devam Et
Josh Radnor’un yönettiği ve Josh Radnor, Malin Akerman, Kate Mara ile Zoe Kazan’ın oynadığı Mutluyum, Devam Et (Happy Thank You More Please), 17 Haziran 2011’de M3 Film dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Yazdığı romanına yayıncı bulamadığı için bunalımda olan Sam’in hayatı metroda karşılaştığı küçük bir çocuğu evine alması ve onunla kurduğu duygusal bağla değişmeye başlar. Sam’in en yakın arkadaşı olan Annie ve kendi ilişkisi de sürprizlerle dolu olan kuzeni Mary, Sam için endişelenmektedirler. Sam bir de Mississipi ile tanışınca hayatı çok daha heyecan verici bir hale gelir.
16 Haziran 2011 Perşembe
İnsan Bir Kere Ölür
Yanıbaşımda olduğun oluyor kimi gün
Ya da ben oluyorum sessizce gözlerinde
Bir yaprak kımıldıyor hafiften
Bu sessizlik bir kasırga başlangıcı
Kükremeye hazırlanışı denizin
Bu, aslanların sarı, vahşi gözlerindeki ölüm parıltısı
Bu bir yerde erimek
Apansız yok olmak belki de
Ve sonra susmak, susmak yüzyıllar boyu
Beni unuttuğun bir uzak çizgide
Tuvale sürdüğüm boya değil artık
Kırmızı kan rengidir gözlerimin
En karadan daha kara yok
Oysa en beyazdın sen gecelerimde
O bana en yakın renkti tüy gibi
Buram buram sıcaklığını çizerdim duvarlara
Kokun bir tuhaftı çocuksu
Sonra katmerli bir gül gibiydi baygın
Gecenin en koyulaştığı o yerde
Düşerdi ellerime darmadağın.
Öten bir ishak kuşudur şimdi
Haber getirir ölümlerden, dinle
Yaşamak bir manga asker karşımda
Ateş etmeyin diyorum
Bir diyeceğim var
Gözlerimi bağlamayın
Son defa görmek istiyorum insanı
Göğü, güneşi, denizleri
Ve bu son ölümün olsun diyorum
Bir daha öldürmeyin beni.
Kibritim ıslak
Sigaram yanmıyor
Ne olur bir ateş verin
Bu ilk aldanışım değil
Bu ilk sönüşü değil umutlarımın
Ben bu denizin son kıyısıyım.
Bir cam kırıldı uzakta
Ta uzakta, içimde bir cam kırıldı
Bütün şiirlerim anlamsız şimdi
Resimler renksiz, şarkılar ruhsuz
Hiç bir şey artık avutamaz beni
Bakın, bir çağ devriliyor içimde sersefil
Son şair de kırdı son kalemini
İlk meşaleyi kim yaktı bu karanlıkta
Kimdi aydınlatan benim zindan gözlerimi
Sevilmek mi
O son artığı en ilkel çağların
Bir mağara duvarındaki en eski resim
Ya sevmek
Hiç sönmeden bir ömür boyu
O en güzel huy benimsediğim
Yıkıldıkça tutunduğum dal bu boşlukta
O en insancıl gerçeğim benim
Ben hep böyle yüzyıllar boyu sevdim
Çağlar boyu
Kopkoyu bir geceydi yaşadığım sevince
Ellerimi arardım, bulamazdım çoğu gün
Bir saklayan vardı beni
Bir tutan vardı
Sana yaklaşamazdım
Anlayamadığım korkular vardı içimde
Hep böyle seninle sensiz kalırdım ben
Bir kıvılcım sönerken
Bir yanardağ patlardı içimde.
Ko şimdi ben yalnız öleyim
Vur ellerimi ekmeğimi al
Tiksinir beni kim görse sensiz
Utanır yalnızlığım bana baktıkça
Aynalar mı
Hani nerdeler
Kimbilir kaç yüzyıl oldu kendimi görmeyeli
Adım mı neydi
Besbelli unutmuşum
Hadi vur
Hadi öldür
Kurtar beni ezilmekten çürümekten
Hadi gel, açtım kollarımı
Bir zaman
Ölmeye vaktim mi vardı seni sevmekten
Sen büyüyen bir sessizliktin içimde
Beni ben eden en duru ırmaktın
En güzeliydin mozaiklerin
Seninle maviydi gökyüzüm
Çiçeklerim sende yeşerirdi
Sen bambaşka bir evren yaratırdın
Sularımdan Güneşimden rüzgarımdan
Bak! Nasıl da her şey değişiverdi apansız
Şimdi bu karanlıklarda yapayalnız
Mavi mavi bir resim ağlar duvarlarımdan
Ben bir tohumum
Al beni toprağa ek yeniden
Neredesin hani ne oldun
Antik bir kadın başı mıydın
Yoksa bir deniz miydin eskiden
Yosunların kurudu mu öldü mü balıkların
Hani bir Nefertiti yaşamıştı eski Mısır'da
Yoksa o muydun sen
Hadi, anlat bana neydin
Belki de uzak belirsiz bir noktaydın sen
Öyküme girmeseydin
İnsan bir kere ölür
Her gün ölen umutlarımızdır içimizdeki
Paramparça olmuş sevgilerdir
Her aldanış
Yeni bir aldanışa hazırlar bizi
Zamanla renkler değişir
Donuklaşır anılar
Silinir üstümüzden
Güzel olan ne varsa
Görür içindeki bütün hayallerin olduğunu
İnsan yaşarsa.
Ve bir gün insan da ölür
Çimen gibi yaprak gibi
Sarsılır yeryüzü yerinden
Devrilen koca bir ağaçtır sanki
Durur atışları yorgun kalbimizin
El, ayak kesilir
Göz ölür, dudak ölür, kan ölür
Susar ta içimizde
Yıllardır çalan çalgı
Bütün teller ses vermez olur
Acılar diner
Ve bir gün biter bu çirkin oyun
Perde iner...
Ümit Yaşar Oğuzcan
15 Haziran 2011 Çarşamba
14 Haziran 2011 Salı
Dört Spagetti
İlk şaşkınlığı atlatan doktor hemşireye; "Sen İtalya'ya git, doğumunu orada yap" der.
" İyi ama doğumu sana nasıl bildireceğim? "
" Bana bir kart atıp üzerine “spagetti yaz. Ben anlarım."
Bir ay sonra doktorun hanımı evden telefon eder;
" Kocacığım, sana İtalya'dan kart geldi, üzerindeki yazılar bir tuhaf. "
" Karıcığım, sen onu bir köşeye koy, ben gelince bakarım."
Doktor heyecanla eve gider, karısı İtalya'dan gelen kartı uzatır. Kartı okuyan doktor düşüp bayılır. Kartta şöyle bir yazı vardır:
" Spagetti, Spagetti, Spagetti, Spagetti... İkisi sosisli, ikisi sade!.."
Penguen
13 Haziran 2011 Pazartesi
12 Haziran 2011 Pazar
11 Haziran 2011 Cumartesi
10 Haziran 2011 Cuma
Hanna
Joe Wright’in yönettiği ve Saoirse Ronan, Eric Bana Cate Blanchett ile Tom Hollander’ın oynadığı Hanna, 10 Haziran 2011’de Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Hanna, 16 yaşında, akıllı ve kendini davasına adamış bir kızdır. Yaşının çok üstünde olan gücü ve keskin askeri zekâsı, sahip olduğu tüm bu sıra dışı özellikler eski bir CIA ajanı olan babası Erik’in, onu gözlerden ırak vahşi doğadaki yetiştirme tarzından kaynaklanır. Yaşıtlarından çok farklı bir eğitim gören ve mükemmel bir suikastçı olan Hanna’yı gerçek dünyada ise tamamlanması gereken yarım kalmış bir aile işi beklemektedir.
Ömrümüzden Bir Sene
Mike Leigh’in yönettiği ve Jim Broadbent, Lesley Manville, Ruth Sheen, Peter Wight’ın oynadığı Ömrümüzden Bir Sene (Another Year), 10 Haziran 2011’de Tiglon Film dağıtımıyla Mars Entertainment Group tarafından vizyona çıkarıldı.
Oscar ve Altın Palmiye ödüllü yönetmen Mike Leigh’den, sevgi, dostluk, aile, mutluluk, hüzün, doğum ve ölüm üzerine bir hikâye. Huzurlu bir banliyö hayatı süren orta yaşlı çift Tom ve Gerri. Zamanlarını arkadaşlarıyla, bahçe işleriyle uğraşarak ve bolca okuyarak geçiriyorlar. Hayatlarından bir yıl daha eksiliyor. Bir doğum ve bir ölüm bu yılı unutulmaz kılıyor.
9 Haziran 2011 Perşembe
8 Haziran 2011 Çarşamba
7 Haziran 2011 Salı
Seni Düşünmek
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum...
Nazım Hikmet Ran
6 Haziran 2011 Pazartesi
Sarhoş
" Adamın biri beni tam bir saattir izliyor. Kendimi buraya zor attım, galiba sarhoştu memur bey..."
der. Polis kadına tepeden tırnağa şöyle bir bakıp yanıtlar;
" Galiba değil, mutlaka sarhoşmuş hanımefendi..."
Evlenecek misin?
" Balıkçı, balıkçı, balıklar taze midir? "
" Tazedir hanımefendi."
" Pulları parlak mıdır?"
" Pırıl pırıl parlaktır. "
" Kulakları kırmızı mıdır?"
" Kıpkırmızıdır hanım..."
" Erkek midir?"
Balıkçının sabrı tükenir;
" N'apacaksın hanım, evlenecek misin?"
5 Haziran 2011 Pazar
Sen Yoksun
Birlikte ıslanmayacağız ki..
Boşuna bu nehir..
Çırpınıp pırpırlanması
Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki..
Uzar uzar gider
Boşuna yorulur yollar
Birlikte yürüyemiyeceğiz ki..
Özlemler de ayrılıklar da boşuna
Öyle uzaklardayız..
Birlikte ağlayamayacağız ki
Seviyorum seni boşuna..
Boşuna yaşıyorum
Yaşamı bölüşemiyeceğiz ki..
Aziz Nesin
Yaşamdan
Şüphede kalma, ikinci bir adım d...aha at!
Hayat, nefrete zaman harcayacak kadar uzun değil.
Hastalandığında sana işin değil, ailen, arkadaşların bakacak. Onlarla ilişkini koparma!
Her tartışmayı kazanacaksın diye bir şey yok! . Fikir farklılıklarını kabul et!
Ağlayacaksan, bir başkası ile birlikte ağla! Tek başına ağlamaktan evladır.
İlk maaşından başlamak üzere, emekliliğine para ayır.
Geçmişinle barış ki, bugününü rezil etmesin.
Hayatını başkaları ile mukayese etme, ötekilerin neler çektiğini bilmiyorsun!
Bir ilişki gizli olacaksa, sen içinde olmamalısın!
Derin bir nefes al, kafanı sakinleştirir.
Güzel ve yararlı olmayan, seni mutlu etmeyen her şeyi çöpe at!
Her ne yaşıyorsan, seni öldürmediği müddetçe, güçlü kılar.
Mutlu bir çocukluk geçirmek için geç kalmış değilsin de, bu sadece ve sadece sana bağlı!
Mumları yak, değerli yatak takımlarında uyu. Bunlar için özel fırsatlar bekleme, bugün zaten özeldir!