20 Eylül 2009 Pazar

Şükretmek

Adam yorgun argın eve dönerken, üzgündü. Birkaç gün sonra bayram olmasına rağmen, küçük oğlunun kendisinden istediği bir çift yeni ayakkabıyı alacak parası yoktu. Patrondan avans istese, bir sonraki ay kirasını nasıl ödeyecekti. Yürüdü, yürüdü, yürüdü... Sonra, parkta bir sıranın üzerine yığıldı kaldı. Eve gitmek istemiyordu, çünkü oğlunun yüzündeki o mahzun ifadeyi görmeye yüreği dayanmıyordu. Çocuklar, bayramda yeni kıyafetler giyip, pırıl pırıl pabuçlarla gezerken, onun imkânı bunları yapmaya yetmiyordu. Sıranın üzerinde ne kadar kaldı, bilemiyordu. Gözlerinden süzülen yaşlarla, yüzü ıslanmıştı. Birdenbire, bir çocuk sesiyle irkildi. Başını kaldırdığında, kendi oğlundan belki bir ya da iki yaş büyük bir çocuk gördü. Koltuk değnekleriyle yürüyordu ve adama üzüntüyle bakıyordu.
"Amca yoksa hasta mısın, neden ağlıyorsun? " diye sordu.
Çocuğun umut dolu bakışları, adamı kendine getirdi; gözleri ışıl ışıldı. Sanki üzerindeki yırtık elbisenin farkında bile değildi. O isyan dolu hali aklına geldi. Evlâdına bir çift pabuç alamadığı için ne kadar üzülmüştü! Ama çok şükür, ailesinde herkes sağlıklıydı. Utandı; Allah'a şükretmek gereğini hatırladı.
Ayaklarımızın üzerinde durabildiğimiz için, dünyanın güzelliklerini görebildiğimiz için, kuşların, akan bir derenin ya da tatlı bir kahkahanın sesini duyabildiğimiz için şükretmek.
Yanına gelen çocuğun başını okşadı, onu kucakladı ve "Sana çok teşekkür ederim" dedi. "Bana iyi bir ders verdin."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder