14 Nisan 2009 Salı

Hüzün Çiçeği

Sen mevsimlerin hüzün çiçeği;
Acılara dair isyanların vardı
Yüreğinde sessizleştirebildiğin.
Ağırdı belki de
Ardında bıraktığın yaşanmışlıkların.
Acıydı hayat gençliğine rağmen fakat,
Yine de hüzünlü "Belki" ler saklıydı gözlerinde.

İşte ben, ben senin gözlerindeki
O çocuk saflığını sevdim.
Çirkinliklerden uzak kalabilmişliğinin sayesinde,
Öğrendim öğrenmek için geç kaldığım pek çok şeyi.
Dudaklarındaki o buruk gülümseyişleri,
Hem umut dolu, hem hüzün saklı gözlerini sevdim.

Gözlerin, bana yağmur öncesi hüzünleri anımsatan.
Gözlerin, yüreklerde sevda ateşleri tutuşturan.
Gözlerin gülen , gülümseyen...
Beni ağarmış saçlarıma düşman,
Dünlerime pişman eden gözlerin.

Sen mevsimlerin hüzün çiçeği;
Hani bilir ya insan bir gelinciği,
Bir papatyayı koparmanın günahını.
Hani bilir ya insan onların o eşsiz
Güzelliklerinin sırrı dokunulmamışlıklarındadır
Ve bir rüzgar yeter boyunlarını bükmeye.
Sen hüzün çiçeğim, iste sen tıpkı onlar gibisin.
Sen bir gül yaprağının kıyılarında
Dupduru bir su damlacığı.
En saf dokunuşlarla bile
Oradan toprağa düşecebilecek kadar hassas...

Sen mevsimlerin hüzün çiçeği
Bilir misin onurlu bir adamın
Aşkından utanması nasıl bir şeydir?
Yasaklığına rağmen sende kalmak,
Ellili yaşlarda mecnun olmak nasıldır bilir misin?
Sevdalanmanın acısı, utancı,
Çaresizliği nasıl tüketir beni bilir misin?
Deliliğimi, divaneliğimi,
Pervaneliğimi çarpıp duvarlara,
"Utan!" diye haykırmak gelir içimden... susarım...

Sen; mevsimlerin hüzün çiçeği;
En koyu gecelerime sakladığım ölümsüz sevdam.

Dr. Haluk Erkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder