14 Nisan 2009 Salı

Seni Sevmek

Seni sevmek...
Bir tutam nergis kokusuydu,
Saçlarından dağılan,
Dudaklarınla dudaklarımın arasında
Sıkışıp kalan.
Seviyor sevmiyor diye
Koparmaya kıyamadığım,
Baharın ilk uyanışındaki
Papatya yaprağıydı!
Ya da,
Uç uç böceğinin kendi dünyasında,
Aklı sıra kocaman açtığı,
Küçücük kanatlarıydı.
Seni sevmek...
Güneşin engin denizlerde,
Çırılçıplak kalmış haliydi,
Baktığında yakan,
Uzaklaşıldığında üşütüp titreten.
Şımarık dalgaların,
Sahillere tokat gibi inen vuruşları,
Ve her vuruşunun ardından
Ağlattığı kum taneleriydi!
Kimi zamanda
Arsız bir rüzgarın sürüklediği,
Toprağa tutunmaya çalışan,
Çaresiz çiçek tohumlarıydı.
Seni sevmek...
Uçsuz bucaksız gökyüzünü
Minicik yüreğe döşemek!
Yağmur damlalarını,
Kar tanelerini avuç avuç bölüşmek.
Bozkırlarda gelincik,
Dağbaşlarında kardelen olmak,
Öylesine kızıl ve narin,
Öylesine beyaz ve mağrur!
Kelebeklerin uçuşu kadar hafif,
Sel taşkını kadar coşkulu;
Tarifi kelimelerle anlatılmayacak kadar
Tuhaf bir duygu.

Seni sevmek...
Temmuz akşamlarının
Güzelliğidir çoğu kere,
Yıldızları ve ışıltılarını
Gözlerinde seyretmektir.
Bazen de ay ışığının
Suya yansıyan gümüş rengiydi,
Aktıkça baştan aşağıya;
Gizli gizli rakseden!
Ya da sabaha yakın vakitlerde,
Çöken ürpertiydi.
Seni sevmek var ya!
O kadar güzel ki
Anlatamam inan...

Bilal Coşkun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder